Atlarda çok sayıda göz hastalığı teşhis edilebilmektedir.
Bu hastalıklar bakteri, virüs, mantar ve travma gibi birçok farklı sebepten kaynaklanabilir.
Atlar, karada yaşayan birçok hayvana göre oldukça büyük gözlere sahiptirler. Gözlerin başın iki yanında bulunması ve aralarındaki büyük mesafe sayesinde görüş açısı çok geniştir. Aynı anda iki farklı yanda bulunan nesneleri ve olayları algılayabilirler. Atların gözleri, anatomi ve görme fizyolojisi bakımından insan gözünden farklıdır.
Yapılan araştırmalara göre atlar sadece sarı ve mavi renk tonlarıyla görebilmektedir. Yine yakındaki cisimleri net olarak göremezler ve ancak mesafe arttıkça daha keskin bir görüşe sahip olurlar.
Gözün yapısından dolayı, uzaktaki hareketsiz cisimleri algılamaları her zaman kolay değildir. Örneğin: arazi binişi sırasında, uzaktaki bir ağacın üstünde duran hareketsiz bir kuşu siz fark edebilirsiniz. Ancak atınız büyük bir ihtimalle bunu fark etmeyecektir. Bu sebeple, kuşun aniden hareketlenmesi ve uçması halinde, bu duruma hazırlıklı olmayan atınız korkup heyecanlanabilir.
Bazı durumlarda ise atınızın verdiği bu tepki bir görme problemine bağlı olabilir. Görme problemi olan atlar kimi zaman aşırı tepkiler verebilirken, kimi zaman da bazı uyarımlara tepkisiz kalmaktadırlar. Atın huzursuz olması, sürekli olarak aynı tarafta (sağ ya da sol) gerçekleşen olaylardan korkması, o yana dönerken tedirgin davranması gibi durumlar görme ve algılamadaki bir probleme ilişkin belirtiler olabilir.
Göz hastalıkları ve belirtileri kimi zaman at sahibi tarafından kolayca görülüp anlaşılabilir. Örneğin; yabancı cisim batması ve iltihaplı göz akıntısında olduğu gibi. Kimi zaman ise belirtiler çok net değildir ve yukarıda bahsedildiği gibi sadece atın davranışlarına yansır. Atın çevreye gösterdiği reaksiyonlar bir görme problemi ile ilgili olabildiği gibi atın mizacından ya da biniş ve çalıştırma ile ilgili konulardan da kaynaklanabilir. Detaylı bir göz muayenesi ile söz konusu davranış değişikliklerinin görme ile ilgili olup olmadığı ortaya konulur.
Gözün iç ve dış bölümlerinin detaylı muayenesi ile teşhis edilen problemlere ne kadar erken müdahale edilirse tedavi şansı o kadar artmaktadır.